Resesyon, bir ekonomide üretim, tüketim, yatırım ve istihdam gibi temel göstergelerde yaşanan daralmayı ifade eder. Genel kabul gören tanıma göre, bir ülke ekonomisi üst üste iki çeyrek boyunca negatif büyüme gösterdiğinde resesyona girmiş sayılır. Bu durum, hem iç piyasada hem de dış ticarette yavaşlamaya neden olur. Resesyon dönemlerinde işsizlik oranı artar, şirket iflasları yükselir ve tüketici güveni düşer.
Resesyon terimi, ilk kez 1929'daki Büyük Buhran sırasında ekonomik analizlerde kullanılmaya başlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri merkezli National Bureau of Economic Research (NBER), bu tür dönemleri teknik olarak tanımlar ve resmi duyuruları yapar. John Maynard Keynes, resesyon dönemlerinde devletin aktif ekonomik politikalar uygulaması gerektiğini savunmuş ve bu yaklaşım, günümüzde birçok ülkenin kriz stratejilerinde temel alınmıştır.
2025 yılı itibarıyla Türkiye, yüksek enflasyon, döviz kuru baskısı ve dış borç nedeniyle resesyon riski taşıyan ülkeler arasında gösterilmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), büyümeyi desteklemek amacıyla faiz oranlarını düşürmüş ancak bu politika, enflasyonun kontrol altına alınmasını zorlaştırmıştır. Aynı yıl içinde Almanya, Birleşik Krallık ve Japonya gibi ekonomiler de büyüme beklentilerinin altında kalmıştır. Resesyonun süresi, şiddeti ve etkileri ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Analistler, bu tür dönemlerin sadece ekonomik değil sosyal sonuçlara da neden olduğunu belirtmektedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?